Genel Sağlık-İş Lideri Uğur, “Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün iktidar tarafından kapatılarak tarihi bir kusura sebep olunduğunun” altını çizerek “Siyasi iktidar, kent merkezlerinde kapatılan birçok hastane üzere Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü de rant kapılarının kurbanı haline getirmiştir. Sıhhat Bakanlığı’nın 2024 bütçesinin yüzde 11.4’ü kent hastanelerine aktarılırken kamu hastaneleri hastane yataklarının yüzde 17’sine sahip durumda” dedi.
Uğur, “Hıfzıssıhha Enstitüsü, Covid-19 periyodunda tahminen de milletlerarası boyutta geçerliliği olacak bir aşı bulacaktı. Aşılama kampanyaları ve siyasetleri konusunda Türkiye’nin enstitü periyotları yakaladığı muvaffakiyetler ortadayken artık aşı ithal eden ve bunun sonucunda dışa bağımlı bir ülke haline getirildik. Yakın geçmişte yaşadığımız pandeminin âlâ yönetilemediği bunun kanıtı” sözlerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 1928’de kuruldu. 1931’de BCG aşısı, 1932’de serum, 1933’te kuduz, 1934’te çiçek, 1942’de tifüs aşısı ve akrep serumu, 1948’de boğmaca, 1950’de influenza, 1965’te kuru çiçek aşısı, 1970’te kıymetli fibrinojen, albumin ve gamma globulin antikorlarını, 1983’te kuru BCG aşısı üretildi. Enstitüde, aşı üretiminin yanı sıra 1958’de frenginin çağdaş usullerle teşhisini, 1987’de AIDS Araştırma ve Doğrulama Merkezi’nin açılışını 1992’ de ise kan eserlerinin viral inaktivasyonu üzere birinciler gerçekleştirildi. Fakat enstitü, AKP iktidarı periyodunda atıl bırakılarak, 2011’de tümüyle kapatıldı.
